26 Ocak 2011 Çarşamba

“DOĞRU” SİZCE NEREDEDİR?

Uzakdoğu’da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.

Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı, kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı. İçerideki budist rahip, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı.

Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu. Sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.

Yabancı, tapınağın bahçesine döndü. Aldığı bir gül yaprağını kabin içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı içerideki budist rahip saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına tapınakta her zaman yer vardı.

İnsan düşünebilen tek yaratıktır ama, aslında onu insan yapan duygu yönüdür. Başkalarıyla iletişim kurduran, kendinin farkında olduran, hayatı sevdiren duygulardır. Duyguları anlamak insan doğasına ait en önemli özelliklerden biridir. Duyguların anlaşılması, duyguların referans alınarak iletişim kurulması psikolojik olgunlaşmanın da en önemli kriterlerindendir.
Çocuklar sosyal yaşam içinde yer alırken kabul etmeyi, uyum sağlamayı, nerede nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler. Bu aşamaların ardından kabul görmeye de başlarlar. Çocuk ancak sosyal olarak kabul gördüğünde sosyal iletişim içinde yer alabilir. Kabul görmenin en önemli koşullarından biri de empatidir. Kendi ihtiyaçları ve duyguları kadar grup içindeki diğer bireylerin de duygularını ve ihtiyaçlarını fark etmek önemlidir. Başkalarının davranışlarının altında yatan duyguları fark etmek, bu duyguların hangi tepkilere neden olduğunu anlayabilmek uyum için çok önemlidir.
Empatik düşünceyi çocukluğunda beceri haline getirmiş olan yetişkinler; çevrelerinde olup bitenleri daha iyi yorumlayabilirler, başkalarının problemlerini daha kolay anlayabilirler ve ilişkileri içindeki problemleri daha kolay çözebilirler... Dolayısıyla da ilişkilerinde daha az sorun yaşarlar.

Eğitim; eleştiren, kuşku duyup sorgulayan, kendince sonuçlar çıkaran, bilimsel düşünen beyinler yetiştirmelidir. Özgür düşünceyi, empati kurmayı, duygularını geliştirmeyi, değerlerine sahip çıkmayı çocuklarına öğretememiş toplumlarda robotlar vardır. Ne kadar iyi eğitim almış olsalar bile bu beyinler; ait oldukları kültürleri için koruyucu, geliştirici, yüceltici işler göremezler. O toplum metal yığınından başka bir şey değildir. Bilirsiniz metal paslanır.

Okullarda çocuklara “Bu böyledir, doğru budur.” yerine “ Bu nasıl olur?” veya “Doğru sizce nerededir?” gibi sorular verilmelidir. Bırakalım çocuklarımız sonuçlara kendileri varsınlar, kendi doğrularını kendileri bulsunlar. İşte o zaman yığınlar içinde bir gül gibi fark edilebilir ve kendi doğrularıyla doğal, güzel ve onurlu bir yaşam kurabilirler.                

Hiç yorum yok:

Astroloji bakımından çok şey öğrenebileceginiz bir site bi ziyaret edin derim.

http://www.gulsenkayikci.com/