1. Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
İnsanın evrimine ilişkin en zor sorulardan biri, evrimin nerelerde gerçekleştiğine ilişkin. Herşeyin ve herkesin kaynağının Afrika olduğu teorisi insanın evrimini yakın sayılabilecek bir zamana kadar Afrika’da tamamladıktan sonra daha sonra dünyanın diğer yerlerine yayıldığını ileri sürüyor ve o ortamlarda yaşayan diğer arkaik insan türlerinin yerini aldığını savunuyor. Buna alternatif olarak geliştirilen bir başka hipotez ise, insanların Afrika yerine dünyanın çok farklı yerlerinde arkaik insan türlerinden evrimleştiğini ve esas olarak o bölgelerdeki arkaik insan tipleriyle çiftleşerek insanın evrimine yol açtıklarını ileri sürüyor. Günümüzde her ne kadar Afrika’dan çıkmış olduğumuz teorisi daha yaygın olsa da, diğer teorinin savunucuları da görüşlerinin arkasında durmaya devam ediyorlar.
2. İlk insansı yaratık kimdi acaba?
Bilim adamları sürekli “ilk insan” diye adlandırdıkları antik yaratık çeşitlerinin fosillerini bulmaya devam ediyorlar. Burada, “ilk insan” terimini geniş anlamda kullanıyorum, yani buldukları fosilleri insan, insanın doğrudan ataları veya yakın akrabaları olarak tanımlıyor olabilirler – bunların hepsini dahil ediyorum. İnsanın ortaya çıkışının en erken tarihini bulmak için bir yarış halinde oldukları izlenimine kapılmadan edemiyoruz, ancak elbette bu anlaşılabilir bir istek; zira hangi değişikliklerin bizi bugünkü halimize getirdiği ve bu değişikliklerin hangi sırayla gerçekleştiği ancak bu fosiller yoluyla ortaya çıkarılabilecek.
3. Neanderthallerle sevişmiş olabilir miyiz?
Soruları hafif mizahi bir dille yazdığımı anlamışsınızdır, ancak ilk zamanlarda insana benzeyen diğer türlerle çiftleşip çiftleşmediğimiz hala cevabı bulunamamış bir soru. Acaba şu anda taşıdığımız genler, çoktan yok olup gitmiş bazı atalarımızın izlerini taşıyor olabilir mi dersiniz? Örneğin, bazı bilim adamları Neanderthallerin yok olup gitmediklerini, fakat bunun yerine insan nesli içinde asimile olduklarını savunuyorlar. Linkte bu konuya ilişkin detaylı bir makale bulabilirsiniz.
4. İlk “modern insanlar” neden 50.000 yıl önce Afrika’dan dışarı çıkmaya karar verdiler?
Yukarıda da belirttiğim gibi, insanın evrimini Afrika’da tamamlayıp daha sonra diğer kıtalara yayıldığı şu andaki hakim görüş. Yaklaşık elli bin yıl önce, bu insan toplulukları Antartika dışında neredeyse tüm kıtaları işgal etmişlerdi bile, hatta bazı ulaşılması zor Pasifik adalarında bile yaşamaya başlamışlardı. Bir görüşe göre, bu dışa açılımın sebebi insan beyninin geçirdiği özel bir mutasyona dayanıyordu. Bu mutasyonun sonucunda insanlar dil yeteneklerini çok daha karmaşık alanlarda kullanabilmeye, daha efektif ve işe yarayabilecek aletler üretebilmeye ve bunun gibi kompleks diğer bazı fonksiyonları yerine getirebilmeye başladılar. Afrika’dan çıkmalarının sebebi temel olarak buydu.
Diğer bir görüşe göre ise, insan bu yetenekleri Afrika’dan çıkmadan çok daha önce elde etmişti ve gerekli evrimini zaten tamamlamıştı. Afrika’dan çıkmasının temel nedeni ise, artık Afrika’daki insan nüfusunun belirli bir seviyeyi geçmesi oldu, bir anlamda başka yaşanabilecek yerler bulmaya muhtaç kalmıştı.
5. Hobbit nedir (veya hobbit diye birşey var mıdır)?
Hobbit arkeolojide asıl olarak, Endonezya sahillerindeki Flores adasında 2003 yılında bulunan minyatür iskeletlere verilen isimdir. Acaba, bu iskeletler ayrı bir insan türü olarak tanımlanabilecek (“homo floresiensis” gibi örneğin) yaratıklar mıydı? Yoksa, tamamen başka bir türe mi aittiler, mesela şempanzeler gibi apayrı bir canlı türü olabilirler mi? Bu gizemi çözmek, insan evriminin geçtiği radikal kavşakları anlamamıza yardımcı olacak gibi görünüyor.
6. İnsanın evrimi gitgide hızlanmakta mıdır?
Ortaya sürülen son görüşler ve kanıtlar ortaya koyuyor ki, insanlığın evrimleşmesi devam etmekle kalmıyor, üstelik daha da hızlanıyor, sadece tarım yaptığımız zamanlara göre 100 kat hızlı bir şekilde evrimimizin devam ettiği ortaya konmuştur. Bazı bilim adamları bu olguyu destekleyen kanıtlara şüpheyle yaklaşıyorlar, çünkü onlara göre bazı genlerimizin uyum için geçirdiği değişimler uzun süreli mutasyonlar olmayabilir; dolayısıyla evrime herhangi bir katkıları olmayabilir. Yine de eğer insanın evriminin hızlandığını bir an için kabul edecek olursak, ardından soracağımız soru “Neden?” olmalıdır. Belki de son yüzyılda çok hızlı değişen beslenme alışkanlıklarımız ve hastalık çeşitleri bunun sorumlusu olabilir.
7. En yakın akrabalarımız neden yok olup gittiler?
- Bundan yaklaşık 24,000 yıl önce bizim türümüz olan “homo sapiens” dünya üzerinde bugünkü kadar yalnız değildi. En yakın akrabalarımız olan Neanderthaller homo neanderthalensis halen hayatta ve etrafımızdaydılar. Yukarıda da bahsettiğim, Endonezya yakınlarında bulunan “Hobbit”in de bir tür insan olma olasılığını da göz önüne alırsak (ki bu türün 12,000 yıl öncesine kadar dünya üzerinde bulunduğu anlaşılıyor), tüm bu akrabalarımız neden öldüler, ve belki de daha da önemlisi, neden hayatta kalan biz olduk? Acaba beklenmedik salgınlar, yaşadıkları çevrelerdeki radikal değişikliler mi onların topluca ölmesine sebep oldu? Yoksa, en acayip alternatif olarak, bizim türümüz, onlarla birlikte kardeşçe yaşamaya devam mı etti??? Bunun ne anlama geldiğini üstteki soruları okumuş olanlar anlayacaktır.
8. Vücut tüylerimiz nereye gitti?
Maymun kuzenlerimizle karşılaştırıldığında, tüm onların arasında gerçekten “çıplak” olarak görünen tek türün biz insanoğlu olduğunu söyleyebiliriz. Peki acaba bu tüysüzlük nereden icap etti de evrimin bir sonucu olarak karşımıza çıktı? Bu sorunun cevabı olarak önerilen teorilerden bir tanesi, kuru otların arasında yaşadığımız Afrika çöllerinde kendimizi serin tutabilmek için ilk zamanlarda tüylerimizden kurtulduğumuz şeklinde. Başka bir iddia ise, tüylerimizden kurtulmak bizim parazitlerin doğal yaşam alanı olmamızı engelledi ve böylece onların yaydığı hastalıklardan kurtularak hayatta kalabildik. Daha değişik ve oldukça ilginç bir açıklama ise insanın bu tüysüzlüğünün suyla tanışması ve hayatının bir kısmını su içinde geçirmesi ile ilgili olduğunu iddia eder. Ancak, tamamen denizin içinde yaşayan birçok memelinin bizden çok daha sık ve gür tüylere sahip olduğunu da unutmamak gerek.
9. İki ayak üzerinde nasıl yürüyebiliyoruz?
Atalarımız, dik bir duruşu denemeye, şu andaki büyük beyinlere sahip olmamızdan ya da taştan ilk aletleri yapmadan önce başladılar. O zaman, neden tüm akrabalarımız dört ayak üzerinde yürürken biz bir anda (bir anda lafın gelişi tabii) iki ayak üzerinde dikildik acaba? Bu konudaki bildiğimiz gerçeklerden biri, iki ayak üzerinde yürümenin dört ayak üzerinde yürümekten daha az enerji sarf edilmesine neden olduğu. Ayrıca, bu şekilde kollarımızın ve ellerimizin serbest kalması da atalarımızın daha çok yiyecek taşımasına yardımcı olmuş olabilir. Hatta, ayakta durmak onların vücut sıcaklıklarını daha iyi ayarlamalarını bile sağlamış olabilir, çünkü bu sayede doğrudan güneşe maruz kalan vücut kısımlarını çok daha rahat kontrol edebiliyorlardı.
10. Beyinlerimiz neden bu kadar büyüdü ve genişledi?
Şu koca kafalarımızın içinde taşıdığımız kocaman beynimizin bize hayatta bir sürü avantaj sağladığı son derece açık. Ama yine de insan beyni bir organizma için sahip olunacak en “pahalı” organlardan biri; vücudun kütlesinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen enerjisinin % 20′sini tüketiyor ve bundan iki milyon yıl öncesine kadar hiçbir atamızın beyninin büyüklüğünün vücuduna oranı, bugünkü bir maymununkininden farklı değildi. Dolayısıyla, beyinlerimizin büyümesine sebep olan şey neydi, bunu bilemiyoruz. Elbette bir olasılık, daha gelişmiş bir zeka seviyesinin daha çok işe yarayan aletler yapmaya olanak tanımış olması. Belki de, büyük beyinlerimiz bize birbirimizle daha rahat iletişim kurma yeteneğini bahşetti. Ya da belki de büyük değişimlerin yaşanmakta olduğu bir doğa içerisinde, bu değişikliklerle mücadele edebilmek için atalarımızın daha büyük beyinlere ihtiyaçları vardı.
Bu soruların cevapları şimdilik bilinmezliklerini koruyorlar, ama her geçen gün yapılan yeni araştırmalar anlayışımıza yeni bir boyut katıyor, kendimizi ve çevremizi daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bilim bu yüzden güzel, zaten.
neselibeyin.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder