10 Ağustos 2011 Çarşamba

“Bu kadın da yemek yapmayı bir öğrenemedi”

Sazangiller Gazetedeki fotoğrafından gözümü alamadım… Sapsarı saçlarını kalın bir örgüyle başının üzerinde toplamış, bembeyaz teni ve incecik dudaklarıyla ciddi bir ifadeyle karşıya bakıyordu…
2004 yılında turunculara bürünerek batı yanlısı bir devrimle dünyaya “merhaba” diyen Ukrayna Eski Başbakanı Yulia Timoşenko’nun ciddi yüzü gözlerimin önünden gitmiyordu…
Elinde teknoloji harikası I Pad’i ile mahkemede kendinden emin tavırlarla kah yazıyor, kah konuşulanları dinliyordu.


Dinleyici değil, sanıktı Yulia…
Bir süredir 2009 yılında Rusya ile imzalanan doğalgaz anlaşmasında ülkesini 190 milyon dolar zarara uğrattığı iddiasıyla yargılanan Timoşenko, O’nun aleyhine tanıklık eden Ukrayna Yeni Başbakanı Mikola Azarov konuşurken yaramaz kız çocukları gibi I Pad’inde yapacağını yaptı!
Mikola için, “Masaja, bir fincan çaya ve sürekli sessizliği ihtiyacı var” şeklinde bir yorum yazan Timoşenko, cezasını da kelepçelenip tutuklanarak aldı…
Twitterına, öyle bir yorum yazmasa tutuksuz yargılanacaktı… Ama teknoloji başa bela açmıştı. Saçları örgülü “yaramaz kız” imajlı Timoşenko, soğuk ifadesini koruyarak pişmanlık belirtisi göstermedi. İçini bilemem… Belki o sırada şimşekler çakıyor, yüreğinin yağı yağmur gibi midesine yağsa da ateşi sönmüyordu… Ama “Demir Leydi” hiç belli etmedi duygularını…
Teknolojinin, iletişim çağının armağanı internet sitelerinde anlık duygular yazılarak iç dökülüyor, belki de dökülemiyordu…
Öyle bir çağa gelmiştik ki, şirketlerde bile işe alım sözleşmelerinde “twitter, facebook” gibi kişisel sayfalarında çalışanların iletilerine dikkat etmeleri, aksi takdirde işlerinden atılabilecekleri şeklinde maddeler konulmaya başlanmıştı.
Başta, kişisel sayfalar, herkesin içini dökeceği, yutkunmak yerine, parmakları çalıştırıp duygularını herkesle paylaşacağı, isyan edeceği, dünyayı yakıp kavururken içlerindeki ateşi dışarı atıp ferahlayacakları birer mecra olarak düşünülmüştü… İletişim çağına şükrediliyordu…
Ama durum öyle değildi! İnsanlar özgürleştiklerini sandıkça, yazdıkça havalara uçacaklarına, çevrelerine kalın mı kalın tuğlalardan duvarlar örmeye başlamışlardı.
Evet, toplantıdan sıkılmıştı insan evladı. “Toplantı da sıktı be!” diye yazarken unutuvermişti müdürünün yazdığı iletiyi görebildiğini.
Evet, yediği yemek güzel değildi. “Bu kadın da yemek yapmayı bir öğrenemedi” diye yazarken unutmuştu o kadının en yakın arkadaşının iletisini okuyup kadına yetiştireceğini…
İlerleyen dönemlerde telepati ile her insanın birbirlerinin düşüncelerini okuyacağı düşünülüyordu. Hatta uzaylıların birbirleriyle bu şekilde konuşmadan, telepatiyle iletişim kurduğu bile iddia ediliyordu… Telepati derken, yine yutkunma zamanı gelmişti.
Elleri klavyede çalışıp duygularını su gibi akıtırken, çevresine görünmez zindanlar ören insan evladı, telepatiyi de yanlış anlamıştı… Yanlış anladığı telepatiden ise mazoşistçe vazgeçmeyen insan evladı, tüm duygularını kişisel sayfalarında yazarken tekmelere aldırış etmeyecek ve tarihe belki de, “Sazangiller” olarak geçecek ve belki de torunlarının torunu bu sazangillere çok gülecekti!
İletişim çağı mı yoksa sazangiller çağı mı?
Seren Muyan

Astroloji bakımından çok şey öğrenebileceginiz bir site bi ziyaret edin derim.

http://www.gulsenkayikci.com/