6 Ekim 2012 Cumartesi

Sözüm, Kalmayı Seçen Kadınlara.

Sadece erkekler mi aldatır, neden yanlısınız demeyin. Bu yazımın konusu kadınlar.

Ha ihanete uğramak ha sırtından bıçaklanmaK Aldatılmak dipsiz bir kuyuya düşürür kadınları. Ne geçmiş kalır, ne gelecek. Her şeyi, tüm hayatı, yalandan ibaretmiş gibi hissettirir ve huzur yerini sürekli bir korkuya bırakır. Aldatılmak aldanmaktır aynı zamanda. Kalpte kolay kolay geçmeyecek bir iz bırakır. Aynı zamanda bir kaos başlar. Kalmak ve gitmek aynı oranda zordur çünkü. Hatayı, yanlışı eşi yapmış ancak gitmeyi tercih ettiği zaman çocuk, para, gelecek derken çoğu zaman mağdur olan aldatılan olur. Kalmaksa ateşten gömlek, her an “şimdi nerede, kiminle” şüpheleriyle baş etmek kolay değil. Bir çok kadın bu eziyetin üzerine bir eziyet de kendisi ekliyor maalesef. Bu sebeple sözüm, kalmayı seçen kadınlara.

Ancak çok kısa, gitmeyi düşünenlere de seslenmeden geçemeyeceğim; Sadece sevgimizle evlenmek, sevgi nedeniyle mantığı kenara bırakmak ne kadar yanlışsa, salt kızgınlıkla mantığı kenara bırakmak da o kadar yanlış. Haksızlığı uğradığınızı düşünüyorsanız, kendinize bir haksızlık da siz yapmayın. Mantıklı düşünün, eşinizin hatası yüzünden mağdur olmayacağınız şartları hazırlayarak gitmeye çalışın. “Öfkeyle kalkan, zararla oturur” u hiç unutmayın.

Affetmeyi seçtiyseniz;

· Önce kendiniz için, gerçekten affetmeyi seçin. Aksi halde şüphe, hırs, kızgınlık önce sizin içinizi kemirir, sonra da zaten yara almış evliliğinize daha fazla zarar verir.

· Her gün aynı konuyu gündeme getirerek, hem kendinize hem eşinize eziyet etmeyin. En sevdiğiniz anınızı bile her gün konuşsanız sıkılırsınız. Bu kadar tatsız bir konuyu her gün konuşmaksa en başta olayı sıradanlaştırır. Bir gün bakarsınız ki eşiniz bile konudan artık hiç mahcubiyet duymayacak kadar sıradan bahsediyor.

· Detayları öğrenmek için yanıp tutuşuyor olabilirsiniz. Ama unutmayın ki bu detaylar sizi daha fazla üzmekten başka işinize yaramayacak. Eşinize her şeyi defalarca anlattırıp, onun da hatırlamasına hatta beynine kazınmasını sağlamaya ne gerek var.

· Sakın kendinizi aptal yerine konmuş hissetmeyin. Bu kendinize yaptığınız en büyük yanlış olur. Eşinize inanmaktan daha doğal ne olabilir. Siz aradığınızda, işteyim derken yalan söylüyorsa, inanmakla aptallık yapan siz olmuyorsunuz.

· Diğer kadının kim olduğu, hiç mi hiç önemli değil. Dünyanın en güzel kadını bile olsa, eşiniz sizinle kalmayı seçtiyse, demek ki eşiniz için yeterince önemli biri değil. Merakınıza yenilip kendinizi mukayese eder, ya da iletişim kurarsanız ileride kendinize de kızacaksınız.

· Şüphenizi paranoyaya dönüştürmeyin. Sürekli ceplerini, telefonlarını karıştırıp hafiyeliğe soyunmayın. Hayatta hiçbir şey gizli kalmaz ve en iyi kontrol rahat bırakmaktır. İnsanlar en çok hatayı kendilerini rahat hissettiklerinde yaparlar.

· Asla ve –asla- çocuğunuzu eşinize karşı kullanmayın. Eşiniz size karşı yanlış yaptı, çocuğuna değil. Belki onu iyi bir eş olarak görmüyor olabilirsiniz ama bu çocuğunu sevmiyor anlamına gelmez.

· Size olan sevgisini sorgulamanız çok doğal, ama anlamak kadınlar için güç olsa da, erkeklerin aldatmaya yönelmesi her zaman sevgisizlikten olmaz.

· Kendinizi suçlamaktan vazgeçin ama, ihanette değil, ilişkinizin iyi gitmemesinde ne payınız olduğunu düşünün. İhanet çoğu zaman bir sebep değil, sonuçtur.

· Cezalandırmak istiyorsunuz biliyorum. Ama hatayı yapan da, hataya maruz kalan kadar çok üzülebiliyor bazen. Onu cezalandırmaya çalışırken, kendinizi de üzdüğünüzü unutmayın.

Daha sayılabilecek çok şey var. Aldatmak, insanın insana yapabileceği, en büyük haksızlıklardan biri. Güvenin bittiği nokta ve güvenmeden dünya dönmüyor maalesef. Yine de hepimiz insanız. Hatalar da insana ait. Dürüst olmayan karakter yapısı ile hatayı bir birinden ayırmak gerek. Kalmayı seçiyorsanız, sadece eşinize değil, ilişkinize bir şans daha vermek gerek.

Umarım her günümüz, inanmanın aydınlığı ile geçer.
Yeşim Varol Şen

Hiç yorum yok: